15 Nisan 2025 03:54

Fransa’da ‘işsiz kal ya da savaş için üret’ dayatması!

Fransa gibi pek çok ülkede devlet destekli planlarla fabrikalar savunma sanayine entegre ediliyor. Bundan kazançlı çıkanlar silah tekelleri olurken, işçilere ise güvencesizlik ve vicdan yükü kalıyor.

Fransa’da ‘işsiz kal ya da savaş için üret’ dayatması!

Fotoğraf: Eren Araman/Evrensel

Ali Rıza Yıldırım*

Avrupa’da ekonomik krizin faturasını işçilere ödetmek isteyenler, şimdi de savaş üretimini “çare” diye sunuyorlar.

Fransa’da kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalan sanayi tesislerine yönelik çözüm önerileri arasında en çok öne çıkanlardan biri, üretimin askeri alana kaydırılması. Yani fabrikaların silah, malzemeleri ve savaş araçları üretimine yönlendirilmesi. Bu yönelim, “İstihdamı koruyoruz” denilerek işçilere kabul ettirilmeye çalışılıyor. Oysa bu, işçilere sunulan bir gelecek değil; onları savaşa ortak etmek anlamına geliyor.

İşçiye silah üretimi dayatılıyor

Fransa başta olmak üzere pek çok ülkede devlet destekli dönüşüm planlarıyla fabrikalar savunma sanayisine entegre ediliyor. Savaş uçakları, tanklar, insansız hava araçları artık işsizlik tehdidi altındaki tesislerde üretiliyor. “Milli çıkar”, “ülke savunması”, “ekonomik bağımsızlık” gibi süslü söylemlerle pazarlanan bu dönüşüm, gerçekte emperyalist savaşların lojistik altyapısını oluşturuyor. Üretim hatlarının hedefi artık toplumsal ihtiyaçlar değil, askeri stratejiler oluyor.

Ama bu üretim, bir yerde başkasının yıkımı demek. Bugün Avrupa’daki birçok fabrikada üretilen bombalar, Filistin’de, Ukrayna’da ve dünyanın daha nice yerlerinde  halkların üzerine yağıyor. İşçiler, geçimlerini sürdürmek uğruna bu savaşlara istemeden ortak ediliyor.

İşsiz kalmakla savaşa katkı arasında sıkıştırılmak

Elbette işini kaybetme korkusu her işçi için gerçek ve yakıcıdır. Ancak bu korku, işçilere ölüm kusan üretimi “zorunlu” gibi göstermemeli. “Ya işsiz kalacaksın, ya silah üreteceksin” diyenler, aslında işçiyi hem ahlaki hem toplumsal bir çıkmaza itiyor.

Silah sanayisine entegre olmak, yalnızca başka coğrafyalardaki yıkıma ortak olmak değil, aynı zamanda içeride militarizmin ve baskının artmasını da beraberinde getiriyor. Savaş için hazırlanan toplumlar, içeride daha otoriterleşiyor, muhalefeti bastırma eğilimi güçleniyor.

Sendikalar içinde tartışmalar

Bu dönüşüm, sendikalar içinde de ciddi tartışmalara yol açıyor. Özellikle Fransa’nın en büyük radikal sendikası olan CGT (Genel İşçi Konfederasyonu) Metalürji Federasyonunun, haziranda yapacağı kongresinde bu konuyu derinlemesine ele alması bekleniyor. Birçok sendikacı, istihdam adına fabrikaların silah üretimine yönlendirilmesinin işçilerin geleceği için tehlike oluşturduğunu savunuyor. Bu tartışmalar, sendikaların bu konuda doğru bir tavır alacağına dair önemli bir işaret.

Savaş ekonomisi işçiye kazandırmaz

Silahlanma yarışı büyüdükçe, sosyal harcamalar kısılıyor. Sağlık, eğitim, barınma gibi temel ihtiyaçlar geri plana atılıyor. Devlet bütçeleri orduya, savunma şirketlerine, NATO hedeflerine göre şekillendiriliyor. Bu tablodan kazançlı çıkanlar silah tekelleri olurken, işçilere ise güvencesizlik ve vicdan yükü kalıyor.

Başka bir dönüşüm mümkün

İşçilerin elleriyle, halkın ihtiyaçlarına yanıt veren üretimler yapılabilir. Fabrikalar yenilenebilir enerji sistemleri, toplu taşıma araçları, hastane ekipmanları, sosyal konutlar gibi alanlara yönlendirilebilir. Bu dönüşüm hem onurlu bir iş yaşamı hem de barışçıl bir toplumsal gelecek sunar.

Üstelik bu, sadece bir temenni değil; işçilerin denetiminde planlanacak bir üretim süreciyle mümkün ve gereklidir.

Sendikalara görev düşüyor

Bu noktada sendikaların tavrı belirleyici olacak. “İstihdam” gerekçesiyle askeri dönüşüme sessiz kalmak, işçi sınıfını emperyalist savaşların bir parçası haline getirir. Oysa sendikalar, halklar arası dayanışmanın, enternasyonalizmin ve barışın temsilcisidir. Bugün bu değerleri savunmanın yolu, militarist dönüşümlere açık bir şekilde karşı çıkmaktan geçiyor.

İşçiler, savaşın değil barışın üreticisi olabilir

Fabrikaları savaş makinelerine dönüştürmek zorunda değiliz. Yaşam için üretim yapmak mümkün ve bu mücadeleye değer. Militarist projelere karşı çıkmak, barışçıl üretimi savunmak; hem emeğin hem halkların ortak geleceğini korumanın ilk adımıdır.

*Walter Fabrikası CGT Delegesi, Bas-Rhin Bölgesi CGT Metalürji Sendikası Yöneticisi

Evrensel'i Takip Et